Football Manager (FM) yazı dizisi (4): Bazen istifa da çare değildir…

Editör notu: Bu yazı, Football Manager (FM) oyunu ile ilgili başladığımız serinin dördüncü yazısıdır. Serinin ilk yazısı için aşağıdaki bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz.

Nazilli Belediyespor’da geçirdiğim 2 sezonda, biri şampiyonluk biri de play-off olmak üzere 2 lig birden yükselmiştim. Artık kariyerimde yeni maceralara başlama zamanım gelmişti. Hüzünlü bir vedanın ardından Nazilli’ye çok da uzak olmayan İzmir’in yolunu tuttum. Yeni adres: Göztepe!

Göztepe’de ilk iş olarak, bir önceki sezon verilerine göz attım. Takımın nüfuzlu oyuncularını iyice bir inceleyip, bireysel performanslarda öne çıkan oyuncuları not ettim. Birkaç transfer yapıp sezona başlamayı hedefliyordum. Öyle de oldu. Takıma birkaç transfer yapıp, 2 sezonda 2 lig yükselen bir menajer olarak, sezona ‘başarılı olma’ ümidiyle ufaktan bir göz kırptım…

YIKIMIN BAŞLANGICI…

Bu kariyerin üzerinde epey bir zaman geçtiği için sezon içinde yaptığım transferler, uyguladığım taktiklerden ziyade aklımda kalan kırılma noktalarından bahsedeceğim. Süper Lig’e kötü bir başlangıç yapmamıştım. Yanlış hatırlamıyorsam ilk 5 haftada mağlubiyetim yoktu. En azından üst sıralarda varlık gösterebiliyordum. Ancak ne olduysa ligin 10’uncu haftasından sonra oldu. Üst üste mağlubiyetler almaya başladım ve oyun sistemim deyim yerindeyse adeta ‘çöktü’. Her maç gol atıyordum ama rakipler nasıl oluyorsa benden hep bir gol fazlasını atmayı başarıyordu. Hal böyle olunca “Bir şeyler yapmalıyım” diye düşünmeye başladım…

FM KORKAK OYUNU SEVMEZ

İlk olarak oyun sistemimde daha defansif yönde revizeler yaptım. Seri mağlubiyetleri durdurabilmek için defansif orta saha oyuncu sayımı artırmayı düşündüm. Ama sezon başında defansı pek öncelemediğim için kadromda bu sistemi uygulayabileceğim yeterli oyuncum yoktu. Orta saha yerine diğer tercih olarak savunma hattına bir dokunuş yapmayı denedim. Ne kadar sevmesem de savunmayı 5’ledim. Birkaç beraberlik alıp mağlubiyetlere dur demeyi başardım ama bu sefer hücumdaki oyunum kısır bir oyuna dönüştü. Artık ligde son sıralarda yer alan takımlardan bile korkar olmuştum. Çünkü onlar bile benden puan alabiliyordu. FM, korkak oyunu pek sevmez. Çok kapanırsan gol atamazsın, gol atamazsan maç kazanamazsın. Maalesef ligin ilk yarısını hedeflediğimin çok altında bir noktada tamamladım.

SİSTEM TRANSFERİ DE FAYDA ETMEDİ

Takımı devre arasında birkaç transfer daha yaptım. Ancak bütçem fazla olmadığı için pek de iyi oyuncular takviye edemedim. Transfer ettiğim oyuncular ortalama 6.60- 6.70’lik performans gösterince onlardan da yeterince verim alamadım. Eski sistemi dönüp daha ofansif bir futbol oynatmayı denedim. Ancak 1 ileri 1 geri gitmekten başka faydası olmadı.

BAZEN TEK ÇARE İSTİFADIR

Ligin bitimine yaklaşık bir 10 maç kala, orta sıraların hemen altında yer alan Göztepe’den istifa etmeye karar verdim. Aslında ortada istifayı gerektirecek kadar büyük bir başarısızlık yoktu. Ancak benim felsefemde bu başarısızlığın daniskasıydı. Onurumla takımdan ayrıldım.

ADANA YOLCUSU KALMASIN

Ligde maratonun sona ermesine az bir süre kala Adana Demirspor’dan teklif aldım. Şimşekler, kollarını açıp adeta bir “Yılmaz Vural” beklentisiyle “Gel bizi şu kümeden kurtar” diyordu… Demir’in teklifini havada kaptım. En azından başarısız geçen bir sezonu kümeden kurtardığım bir takımla telafi edebilirdim.

Adana Demirspor’da durum beklediğimden de kötü çıktı. Kadroda bu sefer de hücum özellikleri iyi futbolcu yoktu. Takımda bildiğimi uygulamak, pozitif bir futbolla galip gelme arzumu sürdürmek büyük bir riskti. Çünkü takımın dinamiklerine çok yabancıydım ve elimdeki futbolcuların da uyum sağlayabilecek kapasitede olduğundan emin değildim.

KONFOR ALANI HER ZAMAN MUTLU ETMEZ, BAZEN RİSK ALIRSIN

Risk almayı tercih ettim. Pozitif futbolla Adana Demirspor’u saplandığı küme potasından çıkarmakta kararlıydım. Elimde bir sihirli değnek yoktu belki ama çıktığım ilk maçlarda birkaç galibiyet ve beraberlik almayı başardım. Şimşekler en azından küme hattının en üstündeydi ve biraz daha sabredersek ateş hattından kurtulabilirdik. Öyle de oldu. Bir şekilde Demirspor’u kümeden kurtardım.

EĞER ŞANS YANINDA DEĞİLSE ELDEN BİR ŞEY GELMEZ

En büyük şanssızlığım fikstür oldu. Son periyotta Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor gibi takımlarla mücadele edecektim. Karadeniz temsilcisinden 1 puanı koparmıştık ama Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın üstün futboluna direnemedik.

Son haftalara inanılmaz bir stresle girdim. En ufak puan kaybı bir küme düşmek demekti. Asla hata yapmamalıydım. Çünkü ‘save-load’ olayına girmeyi hiç sevmeyen, bu yöntemle kupa alanlarla da her fırsatta dalga geçen bir FM oyuncusuyum. Benim için böyle bir seçenek hiç olmadı. O yüzden eşeğimi sağlam kazığa bağlamak zorundaydım.

GÖZTEPE BENDEN SONRA DAHA DA KÖTÜYE GİTTİ

Göztepe’den istifa ettikten sonra takımın başına gelen hoca İzmir ekibini daha da kötü bir noktaya sürüklemişti. Orta sıraların hemen altındaki Göz-Göz, küme mücadelesi veriyordu. Ben onlara göre daha iyi ve güvenli bir noktadaydım.

13 YAŞINDA BAŞLADIĞIM FM ÖYKÜMÜN EN YIKICI SONUNU YAŞADIM

Ama son haftalarda öyle bir şey oldu ki 13 yaşımdan bu yana devam eden FM öykümde en yıkıcı sonu yaşadım. Fikstürde son maçlara kadar hiç dikkat etmediğim bir detayı fark ettim. Ligde kapanış maçımı istifa ettiğim Göztepe ile oynayacaktım. Göztepe maçı öncesinde aldığım bir mağlubiyet, güvenli dediğim sıralamayı da elimden aldı. Kümenin hemen 2 sıra üzerindeydim ama puan durumunda işler epey karışıktı.

İSTEDİĞİM TEK ŞEY 1 PUAN ALMAKTI

Son maçta 1 puan ligde kalmama yetiyordu. İzmir deplasmanına gidecektim. Ama bu sefer rakip hoca olarak Ege’nin yolunu tuttum.

Hani az kurduğum bir cümle vardı: FM korkak oyunu sevmez… Adana Demirspor’da korkmadan çıktığım her maçı kazanmamıştım ama en azından kendi felsefemle Şimşekler’e yeniden lige tutunma ümidini yaşatmıştım. Son maçta bunun tam aksini yaptım. Savunmayı 5’ledim. Oyun tarzını ise ‘temkinli’ olarak seçtim.

İZMİR’DE İLK YARIDA 2 GOL

Göztepe bıraktığımdan çok daha iyi bir futbol oynuyor, Adana Demirspor savunmasına nefes aldırmıyordu. Peş peşe ataklarda savunmamız fena iş çıkarmadı ama 30’uncu dakikalarda kalede ilk gördük. O an tek arzum, soyunma odasına 1 farklı mağlubiyet ile gidebilmekti. Biraz daha dayanırsak ikinci yarıda işi tersine çevirebilirdik. Hem 1 puan da bize yetiyordu. Bu sonuçla düşen ekip Göztepe olacaktı. Ama işler öyle olmadı. 40’ıncı dakikalarda kalede bir gol gördük. Bizim için tehlike çanları o dakikadan itibaren acı acı çalmaya başlamıştı.

SOYUNMA ODASINDA AZARI ÇEKİP, ÇİFT FORVETE DÖNDÜM

Oyunculara berbat bir oyun çıkardıklarını söyleyip, devre arasında acilen savunmadan hücuma geçiş yaptım. Çift santrafora dönüp, artık sadece gol değil goller beklemeye başladım. İkinci yarının hemen başında oyunun kontrolü bize geçti. Peş peşe ataklarla rakip kaleyi zorlamaya başladık. Bugüne kadar FM’de oynadığım en stresli maçlardan birini izliyordum. Her atakta inanılmaz goller kaçırıyorduk. En sonunda şeytanın bacağını kırdık 60’lı dakikalarda golü bulduk. Artık tek bir gol bulmamız yeterli olacaktı. Aşırı hücum ağırlıklı bir oyunu seçtiğim an kontrataktan gol yiyebilirdik. O yüzden biraz daha hücumda kalmayı tercih ettim. Dakikalar akıyordu ama Göztepe ceza sahası önünde oynanan oyunda bir türlü 2. golü bulamıyorduk.

GOLE ÇOK İHTİYACIN VARSA ZAMAN X2 HIZINDA AKAR

FM’de gole çok ihtiyacın olduğu zaman o skorboard 2x hızında akar. Asla durdurmazsın, asla yavaşlatamazsın. Saniyeler içinde bir bakmışsın maç bitmiş…

80’lere doğru artık aşırı hücuma geçme vaktim gelmişti. Oyuncuları kenardan yüreklendirip 1 gol için savaşmaya başladık. Dakikalar geçiyor ama gol gelmiyor. O gün yaşadığım stres ve öfke belki ömrümden 1 yılımı götürmüş olabilir. Uzatma dakikaları geldiğinde artık umudum tükenmişti. +1, +2, +3 derken 90+4’te hakem son düdüğü çaldı. Maç Göztepe’nin 2-1’lik galibiyetiyle sona erdi. Kısaca ifade etmek gerekirse; evet, küme düştük.

SARSILDIM, KENDİME GELEMEDİM

Kaderin cilvesi işte. Başarısız hissettiğim için istifa ettiğim takım, kümeden kurtardığım takımı son hafta mağlup ediyor, onlar Süper Lig’de kalırken ben PTT’ye düşüyordum… 13 yaşında başladığım FM kariyerimde, 20’li yaşlarımda ilk kez küme düşmüştüm. Adeta sarsıldım. Bilgisayar ekranına bakakaldım. Ne yapacağımı bilemedim. Ne oyuna devam edebildim, ne oyunu kapatabildim. Sadece şaşkınlıkla, “ne oldu az önce” der gibi maçın istatistiklerine bakıyordum. İkinci yarı korkunç bir üstünlük kurduğum maçta 2 gol atamamıştık. Ve son, bizim için gerçekten çok acı oldu…

BANA MÜSAADE…

Bir süre devam eden travmamı atlattıktan sonra maçtan çıktım. Gelen kutumda kovulduğuma dair bir mesaj yoktu. Yönetim bir alt ligde benimle devam edecekti. Bu beni bayağı bir şaşırtmıştı. Küme düştüğümde direkt kovulacağımı düşünüyordum. Ancak yönetim “Sen kal biz sana güveniyoruz” dedi. Ama benim artık burada kalmam mümkün değildi. Göztepe’de en ufak bir başarısızlık hissi bile istifa etmeme sebep olmuşken, küme düşürdüğüm bir takımda devam etmek en hafif tabirle yüzsüzlük, utanmazlık olurdu. İstifamı verip takımdan ayrıldım.

EĞER YERİ BOYLADIYSAN, AYAĞA KALKMAYI DA BİLECEKSİN

Adana Demirspor’dan istifa ettikten sonra adını bir sonraki yazımda telaffuz edeceğim bir Anadolu takımıyla anlaştım. Bu takım, bir önceki sezon küme düşmüş olmama rağmen Süper Lig’den bir takımdı. Nazilli Belediyespor’da aldığım pozitif sonuçların faydası olsa gerek bir yıl daha bana Süper Lig’de şans tanınmıştı. Ve korkunç bir sezonun ardından yıllardır unutamadığım o sürprizlerle dolu, başarı üstüne başarı elde edeceğim kariyer benim için tam anlamıyla başlıyordu…

BİZİ YALNIZ BIRAKMAYIN!

Hikaye, bir sonraki yazıda kaldığı yerden devam edecek. Bu vesileyle ufak bir ricayı da araya sıkıştırmak istiyorum. Siz FM delileri, yazı dizisine epey büyük ilgi gösterdiniz. Google aracılığıyla tahmin dahi edemeyeceğimiz bir kitleye ulaştık. Bu da hiç kuşkusuz bana seriyi sürdürme motivasyonu sağladı.

Ancak okurlarımızın, sonraki yazılardan da haberdar olması bizleri çok daha fazla mutlu eder. Bu satırlarda, bir şekilde yolumuz kesişti. Bizleri sosyal medyada da takip etmeniz motivasyonumuzu daha da artırır. Aşağıdaki linklerden sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz.

İlginiz için çok teşekkür ederiz. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, sevgiler…

X: x.com/gazetestalk

Instagram: instagram.com/gazetestalk/

Egehan Erkün

Gazeteciliğe ilk adımını Aydın’daki yerel gazetelerde çalışarak attı. Sonrasında ulusal yayın yapan internet gazeteleri Aykiri.com.tr ve Dijitalgaste.com’da editörlük yaptı. 32. TGC Aydın Doğan Genç İletişimciler Yarışması'nda "Anahtar kelimemiz 'medya etiği': Türkiye'de SEO haberciliğinin portresi" haberi ile üstün başarı ödülüne layık görüldü. 33. TGC Aydın Doğan Genç İletişimciler Yarışmasında ise 'Haber-Haber Araştırma' ve 'İnternet Medya Sitesi' kategorilerinde iki ayrı birincilik ödülünün sahibi oldu. Halihazırda İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik eğitimi almakta ve Tele1.com.tr’de editörlük yapmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.