Football Manager (FM) yazı dizisi (3): “Çünkü ayrılık da sevdaya dahil”

Editör notu: Metinde yer alan fotoğraflar ideogram.ai adresli internet sitesi üzerinden, yapay zeka yardımıyla oluşturuldu.

Serinin bir önceki yazısına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

Football Manager (FM) deneyimlerim ile ilgili daha önce iki yazı yazmıştım. Serinin üçüncü yazısıyla karşınızdayım.

Özetlemek gerekirse ilk yazıda oyunun felsefesi, öğrettikleri, kazandırdıkları ve kaybettiklerinden bahsetmiştim. Sonrasında ise uzun bir süre devam ettirmeyi düşündüğüm kariyerime giriş yapmıştım.

Bu yazıda, 3. Lig’de Nazilli Belediyespor ile başladığım kariyerimin mutluluk ve hüzün dolu ilerleyişini kaleme alacağım. İlk yazının bu kariyerin akışı ile bağlantısı yoktu. Ancak bu satırları okuyorsanız ilk olarak serinin ikinci yazısını okumanızı öneririm. Keyifli okumalar.

Sezon öncesinde ligi 10 ile 12 sırasında bitireceğimi öngören bahisçileri şaşırtan bir sezonu geride bırakmıştım. Şampiyonlukla sonuçlanan sezona kulüp yöneticileri de şaşırmıştı. Çünkü sözleşmede; ilk olarak ligi orta sıralarda bitirmemi, sonraki yıllarda ise yavaş yavaş üst sıraları hedefleyen gedikli bir takım olmamızı istiyorlardı.

Sezon başındaki serbest (bedelsiz) transfer ile kadrodaki boşlukları doldurdum. Transfer, “En iyisi benim” diyen oyuncu için bile biraz şans işidir. Çok büyük beklentilerle transfer ettiğiniz oyuncular, sezon boyunca takıma hiçbir fayda sağlayamayabilir. Ya da kariyerin başında yaşlı, tecrübeli bir futbolcu ile aranız 3-5 maç sonra bozulabilir. Performansı gitgide düşebilir. Ama ilk sezonda yaptığım transferlerin faydasını çok gördüm. Bu konuda şansım bayağı bir yaver gitti.

Genellikle yaşlı ve alt liglerde iyi takımlarda boy göstermiş futbolculara yöneldim. Yaş ortalaması yüksek takım kurmak ilk tercihim olmasa da ben ilk sezonumda şampiyonluk yaşayıp, sonraki transfer hesaplarını 2. Lig’de yapmayı planlamıştım. Tecrübeli oyunculara kadrodaki genç oyuncular da iyi birer alternatif olunca sezonu mükemmel bir uyumla tamamlamıştık.

ÖNLENEMEZ MAĞLUBİYET SERİSİ…

Sezonun son haftalarına doğru üst üste aldığım mağlubiyet ve beraberlikler, şampiyonluğu tehlikeye atsa da birkaç taktik revizesi yaparak bu durumun da üzerinden gelmiştim. Ama FM’de bu durumu hala çözebilmiş değilim. Sezonu çok üst düzey bir futbolla geçirirken, son haftalarda genellikle bu seri puan kayıplarını yaşamışımdır. Şampiyonluk veya Play-Off riskte ise stresiniz tavan yapar. Çok da şampiyonluk kaçırdım bu yüzden…

BEN TAKIMIN BAŞINDAYSAM HERKESTEN FAZLASINI YAPMAK ZORUNDAYIM

Neyse, hikayemize devam edelim. Nazilli Belediyespor’un bir sonraki sezon için benden beklentisi takımı ligde tutmamdı. Ancak çoğu FM oyuncusunun kulübün beklentileriyle tatmin olacağını sanmıyorum. Ben de o karakterdeki oyunculardan biriyim. Ben takımdaysam, herkesin yapabileceğinden daha fazlasını yapacak olduğum için oradayımdır. O yüzden yönetimin taleplerini falan dinlemeden yine bildiğim işi yapmaya devam ettim.

BÜTÇEM YOKSA SERBEST OYUNCULARLA KADRO KURARIM

2. Lig’de Nazilli Belediyespor’a göre çok daha sağlam transfer bütçesi olan takımlar vardı. Zor bir sezonun beni beklediğini biliyordum. Kulüp, şampiyonluğun ardından az da olsa transfer bütçesi verdi. Ben az olan bütçemi, bonservisine yüklü bir ödeme yapacağım bir iki futbolcu için harcamak yerine yine boşta olan futbolcuları aramaya başladım. Kadromda bek, orta saha, iyi bir yedek forvet gibi çok sayıda eksiğim vardı. Alt liglerde iyi kariyer yapmış 30 yaş üstü futbolcularla yaşlı ama kurt bir takım kurmak için kolları sıvadım. Takımı antrenman programıyla yeni sezona hazırlarken, eksikleri de tamamladım.

HAZIRLIK MAÇLARI ÖNEMLİ

Kulübün önerdiği birkaç hazırlık maçının yanı sıra; güçlü, takıma denk ve takımdan daha kötü kulüpleri de ekleyerek, iyi bir maç programı hazırladım. Sezon öncesi hazırlık maçları, oyuncu performanslarını değerlendirmek ve takım uyumu için önemli. Her takımda sezon başında mutlaka sağlam bir hazırlık maçı programı hazırlarım. Maçlardaki skorlar önemli değil. Önemli olan resmi maçlar öncesinde kadronun oturması….

İLK SEZONDA PLAY-OFF

Karşılaşmalar tamamlandıktan sonra artık sezona hazırdım. İlk haftalarda galibiyet ve beraberlikler alarak sezona namağlup iyi bir başlangıç yaptım. Sezonun devamında da Play-Off hattının hep takipçisi oldum. Bazı haftalarda hattın dışına çıksak da ligin korkulan takımlarından biri olmayı başarmıştık.

FUTBOL BAZEN EN OFANSİFE DE SAVUNMA DA YAPTIRIR

Sezon sonunda ise Play-Off yine ateş hattıydı. Ne pahasına olursa olsun ilk sezonda Play-Off hattında yer almalıydım. Zor da olsa takımı 5. sırada tutup sezonu noktaladık. Play-Off’ta hem kendi grubumda hem de diğer grupta yer alan zorlu takımlarla mücadele ettim.

Sezon boyunca diziliş ve oyun anlayışını bozmasam da son haftalarda canımı sıkan mağlubiyetler almama neden olan tercihlerimi az da olsa değiştirmek zorunda kaldım. Bazı rakiplerle daha defansif, bazılarıyla ise daha ofansif şekilde mücadele ettim. Kolay kolay savunma hattını 5’li bir şekilde kurmasam da zor maçlarda bu yöntemi tercih ettim.

İYİ BİR GOLCÜYE SAHİPSENİZ HER ZAMAN 1-0 ÖNDE BAŞLARSINIZ

Genellikle kanatlardan atak yapan bir FM oyuncusu olduğum için, 5’li savunma ile çıktığım maçlarda da hızlı kanat oyuncularım sayesinde kontrataklarla rakibin işini bitirdim. Ama değinmeden edemeyeceğim. Oğuzhan Türkmen o sezon kadromda olmasa, lig yükselmem hatta Play-Off’a kalmam dahi mümkün olmazdı. Türkmen, her iki sezonda da ileri uçta deyim yerindeyse alt liglerin Harry Kane’i oldu. FM’de iyi bir golcüye sahipseniz, maça her zaman 1-0 önde başlarsınız…

Özetle, finalde Karacebey’i geçerek iki yılda iki lig birden atlamayı başarmış olduk. Kulüp yöneticileri taraftarlar artık tapınır bir şekilde takımda kalmamı istiyordu. Ancak ne kadar memleket takımı olsa da takımı hak ettiği yere taşıyıp, yeni maceralara açılma vakti gelmişti.

ÇÜNKÜ AYRILIK SEVDAYA DAHİL…

Bir üst ligden daha önce teklifler almıştım. Nazilli’yi 1. Lig’e çıkarana kadar kulüpten ayrılmayı düşünmediğim için bu teklifleri reddetmiştim. Ama artık vakti gelmişti, hedeflere ulaşmıştık.

Bazen ayrılıklar, her iki taraf için de en doğru olanıdır. Atilla İlhan’ın da dediği gibi, “Çünkü ayrılık da sevdaya dahil, çünkü ayrılanlar hala sevgili”…

Süper Lig’den gelen tekliflerden en cazip olanı Göztepe’ydi. Kulüple anlaşarak, memlekete bir gün yeniden dönmek üzere veda ettim. Yeni sezona Nazilli’ye çok da uzak olmayan İzmir’de başladım.

HİKAYE DEVAM EDECEK..

Hop oturup hop kalktığım, ilk kez küme düşme deneyimi yaşadığım ama tüm kötü anlara rağmen kendimce ‘efsane’ olarak tanımladığım kariyer hikayem böylece başladı. Ama merak etmeyin kariyerin henüz ortasında bile değiliz. Hikaye devam edecek…

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Egehan Erkün

Gazeteciliğe ilk adımını Aydın’daki yerel gazetelerde çalışarak attı. Sonrasında ulusal yayın yapan internet gazeteleri Aykiri.com.tr ve Dijitalgaste.com’da editörlük yaptı. 32. TGC Aydın Doğan Genç İletişimciler Yarışması'nda "Anahtar kelimemiz 'medya etiği': Türkiye'de SEO haberciliğinin portresi" haberi ile üstün başarı ödülüne layık görüldü. 33. TGC Aydın Doğan Genç İletişimciler Yarışmasında ise 'Haber-Haber Araştırma' ve 'İnternet Medya Sitesi' kategorilerinde iki ayrı birincilik ödülünün sahibi oldu. Halihazırda İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik eğitimi almakta ve Tele1.com.tr’de editörlük yapmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.