Football Manager (FM) yazı dizisi (2): FM taktikleri, gegenpress’in artı ve eksileri, Nazilli’de başlayan kupa yolculuğu…

Editör notu: Bu yazı, Football Manager (FM) oyunu ile ilgili başladığımız serinin ikinci yazısıdır. Bir önceki yazı için aşağıdaki bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz.

Daha önce defalarca kez dile getirdiğim bir cümle ile başlamak istiyorum: Football Manager (FM) yalnızca bir oyun değildir…

Bir süre önce başladığım ‘FM hikayaleri’ serisinin bugün ikinci yazısı ile karşınızdayım. İlk yazımda FM’nin felsefesinden, oyunun öğrettiklerinden, yani en temel hislerinden bahsetmiştim. Bugün oyunun biraz daha teknik ayrıntılarına girip, Nazilli Belediyespor ile başlayan ve uzayıp giden kariyerime giriş yapacağım.

Bu seride herhangi bir kronoloji olmayacak. Bir gün Nazilli Belediyespor, bir gün Samsunspor, bir gün Fenerbahçe, bir gün Barcelona kariyerimden bahsedebilirim. Şimdiden uyarmış olayım: Serideki yazılar arasında bağlantı kurmaya çalışmayın derim…

KYK’DAKİ GECE MESAİLERİ UNUTULMAZ

Ortaokulda başladığım oyunda birçok anı biriktirdim. Bugünkü hikayem üniversite yıllarından. Eğitimim için Aydın Nazilli’den İstanbul’a taşındığımda henüz 18 yaşındaydım. Esenler’de KYK’da kalıyordum. Yurtta yaşanan anılar, en az fakülte sıralarındaki anılar kadar özel ve güzeldir. Yeri gelir ışığı kapatıp uyumaya çalışırsın, ama muhabbet seni bırakmaz. Gülüşmeler eşliğinde sabahı görür, ertesi güne uykusuz uyanırsın. Yeri gelir, aynı odayı paylaştığın insan dert ortağın olur. İşte o arkadaşlarımdan biri, aynı benim gibi futbol tutkunuydu. Birbirimizden habersiz ikimiz de FM oynuyormuşuz. O mobil oynuyordu ben bilgisayarda.

FM, VAZGEÇİLMESİ ZOR BİR TUTKUDUR

Bir gün FM oynarken görünce, hemen muhabbet koyulaştı. Mobilden bilgisayara geçmeyi düşünmüş ama bir türlü geçememiş. Tabii ki hemen hızlı bir özet yapıp bilgisayarda oynayınca yaşayabileceği keyfi anlattım. Ertesi gün bilgisayarına oyunu kurduk. Arkadaşıma iyilik mi, kötülük mü ettim bilmiyorum. Ama o günden sonra bizim KYK’daki 514 numaralı odada her şey değişti…

Üniversiteden dönünce arkadaşımı artık hep bilgisayar başında FM oynarken görmeye başladım. Her sağlam FM’ci gibi bir anda oyunun bağımlısı olmuştu. Gel zaman git zaman artık FM hikayelerini birlikte yazmaya başlamıştık.

Yıl çok net değil ama bir gün Kurban Bayramı tatiline girmiştik. İkimiz de o bayram memlekete gitmeyip KYK’da kalmıştık. Yaklaşık 2 hafta boştaydık. Tabii öyle gezelim, tozalım planı yok. İkimiz de deyim yerindeyse FM kampına girdik. Sabahın ilk ışıklarına kadar FM oynayıp, akşamüstüne kadar uyuyup, arada yemek molaları verip yine bilgisayarda buluyorduk kendimizi.

İşte o bayramda öyle bir kariyer yaptım ki Şampiyonlar Ligi’nde kafa tuttuğum Avrupa kariyerlerime değişmem…

HİKAYEM KENDİM GİBİ HEP NAZİLLİ’DE BAŞLAR

Memleketim Nazilli’de çocukluktan bu yana 2 ve 3. Lig’de maçları takip etmişimdir. Hatta İstanbul’a geldiğimde de 2-3 saatlik yol süresine rağmen Nazilli’nin deplasman maçlarını neredeyse kaçırmadım. Silivri, Şile, Çekmeköy, Pendik, Bayrampaşa… Maç hangi semtteyse ben oradaydım. Bu yüzden oyuna genellikle duygusal bir seçim yapıp Nazilli Belediyespor ile başlarım.

ŞAMPİYONLUKTAN BAŞKA HEDEF KOYMAM

3. Lig’de transfer bütçesi olmadan başladığım sezonda, kulübün benden beklentisi ligi orta sıralarda bitirmemdi. Ancak Türkiye alt liglerinde oyuna hangi takımla başlarsam başlayayım en kötü hedefim hep Play-Off turuna kalmak olmuştu. Takımım eğer Nazilli Belediyespor ise şampiyonluktan başka ihtimal düşünmem.

SIFIRDAN KADRO

Transfer bütçesi ilk sezonda neredeyse 0 olan Nazilli Belediyespor’da o sezon serbest oyuncuları takımda oynamaya ikna ederek kadromu kurmuştum. 11’de Sedat Cengiz, Oğuzhan Türkmen, Mert Çapar gibi hücumda etkili oyuncularım vardı. Yine alt liglerde sözleşmesi sona eren oyuncularla kadromu tamamladım.

HAZIRLIK MAÇLARI ÖNEMLİ

Sezon öncesinde uygulanan antrenman programı kadar, yeni kurulan kadroları hazırlık maçları ile denemek oldukça önemli. Takım uyumu neredeyse 0 olan kadronuzu, programınıza göre mutlaka hazırlık maçlarında denemelisiniz. Ben sezon öncesi, en az 5 hazırlık maçı yapmaya özen gösteririm. Bu takımlardan 1’i benim seviyemden daha kötü bir seviyede, 1’i benimle aynı seviyede, 3’ü ise genellikle bir ya da 2 üst ligdeki zorlu rakipler olur. Böylece takımın ne yapıp ne yapamayacağını lig başlamadan önce görmüş olurum. Gerekli revizyonu da bu şekilde sağlarım.

DİZİLİŞ: 4-2-3-1

Yeni diziliş denemelerine açık olmamla birlikte genellikle sahada tercihim 4-2-3-1’den yanadır. 4-4-2’nin eskimiş ve futbolun dinamiğine artık ayak uyduramayan bir diziliş olduğunu düşünüyorum. Üçlü savunma ise pek oyun anlayışıma uyduramadığım bir tercih. Genellikle savunmayı 4’leyip, bekleri kanat bek ya da iki yönlü bek olarak kullanırım. İmkan varsa stoperlerin kaliteli ve fizikli oyuncular olmasına dikkat ederim. Beklerde ise tercihimi hızlı ve daha çok oyunun ofansif yönünde faydalı oyunculardan yana kullanırım.

GEGENPRESS’LE RAKİBİ BOĞUN

Eğer sezon öncesinde kadroyu iyi bir antrenman programı ile hazırlayıp, oyuncuları ara rotasyonlarla koruyabilirseniz, sakatlık derdini bir şekilde halledip, agresif bir presle rakipleri kendi yarı sahasında sezon boyunca boğabilirsiniz. Ben önde basan, olabildiğince rakibi hataya zorlayan bir taktik tercih ederim. Sezon öncesi kampta oyuncuları hazırlayıp, sezon sonuna kadar hücumu önceleyen ve ligin en skorer takımı olmayı hedeflerim. Zaman zaman savunmada açık vermenize sebep olsa da kaliteli ve uyumlu bir kadro kurarsanız bu taktikle kupayı kazanma ihtimaliniz yüksektir. En azından bugüne kadar benim deneyimlerim bu yönde.

ZİRAAT’TE İŞLER DEĞİŞİR

Ziraat Türkiye Kupası’nda bir şekilde başarılı olup ilerleyebilirsem, hem seviye olarak hem de oyuncu kalitesi olarak benden üstün Süper Lig takımlarına karşı daha defansif, arkaya yaslanan ve savunmayı önceleyen bir taktik tercih ederim. Nazilli Belediyespor ile daha önceki kariyerlerimde, savunmayı 5’leyip, orta saha 4 ve tek forvetle birçok Süper Lig ekibini turnuva dışına itmiştim. Yeri gelir farklı mağlup olursunuz ama rakibi okuyup, güçlü hücum hattını engelleyebilirseniz kupayı müzeye götürme hayaliniz bile gerçek olabilir.

ALT LİGLERİN ALEX’İ: SEDAT CENGİZ

Orta sahanın merkezinde iki oyuncu, 10 numara pozisyonunda mutlaka oyun kurabilen tecrübeli isim kullanırım. Olur da 2020’li yıllarda alt ligderde oynuyorsanız Sedat Cengiz’i mutlaka kullanmalısınız. Sedat, bana kalırsa hem gerçek hayatta hem de oyunda alt liglerin Alex’idir.

KANATTA İSTİKRAR ZOR

Kanatlarda yine beklerde olduğu gibi dripling yapabilen ve içe kat edebilen oyuncuları kadromda tutarım. Asist yaptığı kadar yine gol katkısı da sunabilen kendi seviyesine göre yıldız oyuncular elimden hiç kaçırmak istemeyeceğim türde oyunculardır. Ancak bu mevkilerde iyi oyuncu bulup, istikrarı korumak zordur. Zaman zaman kanatlarda rotasyon yapar, oyuncuyla da performansı düştüğünde mutlaka konuşur, kulübede bekletirim. Böylece döndüklerinde yine eski grafiğini yakalıyorlar.

KUPAYI FORVET ALIR

Ne kadar iyi bir kadro kurarsanız kurun, ileri uçta bitirici, zeki bir forvetiniz yoksa gol yollarındaki şanssızlığınızı kırmanız çok zor. Eğer ceza sahası içinde topla buluştuğunda ne yapıp edip şutunu çeken hızlı ve bitiriciliği yüksek bir oyuncuya sahipseniz, sezon boyunca rahat edersiniz. O sezonda ilk 11’e yazdığım oyuncu Oğuzhan Türkmen idi. Türkmen, gerçek hayattaki kariyerinde Nazilli Belediyespor’da çok başarılı bir profil sergilemese de oyunda inanılmaz efektif bir figür. 3. Lig’de ilk sezon açık ara gol kralı oldu.

İLK SEZON ŞAMPİYON OLDUM

O sezon Nazilli Belediyespor ile 5-6 puan farkla şampiyon olmayı başardım. Beklentileri altüst eden takımım, çok iyi bir performans sergileyerek, ligin en uyumlu oyuncu gruplarından biri oldu. Play-Off maçları her zaman zordur. Eğer Play-Off’a kalsaydım, elenme ihtimalim, bir üst lige çıkma ihtimalimden daha yüksek olabilirdi. Maalesef bu aşamada genelde şanssızlığım tutar. Kırmızı kart ve sakatlık gibi talihsizlikleri çok yaşadım. Bu yüzden işimi şansa bırakmamak benim için önemlidir. Bir sezon daha aynı ligde mücadele etmek, hedeflediğim noktaya giden yolda benim için büyük kayıp olurdu.

OYUNCULARIMIN ÇOĞUNU TAKIMDA TUTTUM

Bir üst lige çıktığımda artık hedefim Play-Off’tu, lige yeni ayak basan bir takım olarak, yeterince iyi bütçe olmayınca, oyun oynuyor da olsanız bazen haddinizi bilmek gerekir. Geçen sezon takımda önemli katkı sağlayan tüm oyuncularımı takımda tuttum. Her oyuncuya olmasa da kumaşı iyi olan futbolcuyu gittiğim yeni takımda da yanıma alacak kadar sadık bir karakterim. Bir alt ligde oynayan ve yükseldiğinde de aynı grafiği sürdürebileceğini düşündüğüm oyunculardan kolay kolay vazgeçmem. Bazı küçük değişikliklerle bir üst ligdeki yeni sezona başladım…

Serinin yeni yazısında, 2. Lig’de Nazilli Belediyespor ile aldığım sonuçlardan ve sonrasında başına geçtiğim daha üst seviyedeki takımlardan bahsedeceğim. Bu kariyerde daha anlatılacak çok şey var, bir sonraki yazıda görüşmek üzere hoşça kalın…

Egehan Erkün

Gazeteciliğe ilk adımını Aydın’daki yerel gazetelerde çalışarak attı. Sonrasında ulusal yayın yapan internet gazeteleri Aykiri.com.tr ve Dijitalgaste.com’da editörlük yaptı. 32. TGC Aydın Doğan Genç İletişimciler Yarışması'nda "Anahtar kelimemiz 'medya etiği': Türkiye'de SEO haberciliğinin portresi" haberi ile üstün başarı ödülüne layık görüldü. 33. TGC Aydın Doğan Genç İletişimciler Yarışmasında ise 'Haber-Haber Araştırma' ve 'İnternet Medya Sitesi' kategorilerinde iki ayrı birincilik ödülünün sahibi oldu. Halihazırda İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik eğitimi almakta ve Tele1.com.tr’de editörlük yapmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.